
Genel İzleyici Kitlesi

HD Görüntü Kalitesi

35 Dakika

39. Bölüm
Mevlanakapı
Mevleviliğin Konya’dan sonraki en önemli merkezi sayılan, Itri’nin, Dede Efendi’nin yetiştiği, siyaset, düşünce ve sanat hayatında derin etkiler bırakan Yenikapı Mevlevihanesi gezinin ekrana geliyor.
Aşevi, çilehaneleri, misafirhanesi, mezarlıkları, semahanesiyle tam teşekküllü bir külliye olan tekke, 20. yüzyılda üç kez yangın geçirmiş. Şimdi küllerinden doğmuş hali ve yeni şekliyle karşılıyor misafirlerini.
Rüknü Özkök ve Eray Canberk’in bir sonraki durağı ise adını Yenikapı Mevlevihanesi’nden alan Mevlanakapı oluyor.
Tarihi kapıdan geçip sur içine adım atan rehberlerimiz, tarihe adını yazdırmış camileri bir bir adımlıyorlar. Merkez Efendi, Hacı Evliya, Mimar Acem, Tulumcu Hüsam ve Koruk Camii’leri ardı ardına sıralanıyor.
Son durak ise bugün Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Sema-Aydın Doğan Eğitim Parkı’nın hizmet verdiği Çukurbostan. Eski İstanbul'da Bizans döneminden kalma açıkhava sarnıçlarına denilen çukurbostanlar bir zamanlar şehrin içme suyunu karşılarmış. Zamanla işlevini yitirse de bugün yine halka hizmet etmeye devam ediyorlar.
Tarihçi Rüknü Özkök ve edebiyatçı Eray Canberk Yenikapı Mevlevihanesi’nden Altımermer Çukurbostanı’na dünün izinde bugünün manzaralarıyla yol alıyorlar. İZ’de izleyin!
GÜNLÜK
Mevlanakapı
İstanbul’un Marmara Denizi kıyısındaki Yedikule ile Haliç kıyısındaki Ayvansaray arasında uzanan kara surları üstündeki kapılardan birinin adıdır Mevlânakapı. Topkapısı ile Silivrikapısı arasında yer alır. Bizans döneminde bu kapının adı, değişik kaynaklarda Poliandron, Rhegio(Küçükçekmece), Pemptu(beşinci), Melandisu olarak gösterilmiş.
Fatih’in İstanbul’u alışından sonraki ilk dönemlerde bu kapı eski adlarından biriyle anılmış olsa gerek. Kapının sonradan adının değişmesi ve halk arasında Mevlânakapı adını almasının hikâyesi ilginçtir.
Söz konusu kapıya Osmanlı döneminde önce “Yeni Mevlevîhâne Kapısı” denmiş. Kapı, daha sonra “Mevlevîhâne Yenikapısı” diye anılır olmuş. Zamanla da bu ad halk arasında “Mevlânakapı”ya dönüşmüş. Kapıya “Yeni Mevlevîhâne Kapısı” denmesinin nedeni söz konusu kapı ile Topkapısı arasındaki surların karşısında bulunan, bir başka deyişle sur dışında kalan ıssız bölgeye kurulan Mevlevî tekkesidir. İstanbul’da ilk kurulan Mevlevî tekkesi Galata’da idi. 15. yüzyıl sonlarında kurulan ve Galata Mevlevîhânesi diye bilinen bu tekkeden sonra 16. yüzyıl sonlarında Topkapısı dışında kurulan mevlevîhâne doğal olarak “yeni” diye nitelenmiş. Bu mevlevîhâneye yakın olan sur kapısına da “Yeni Mevlevîhâne Kapısı” denmeye başlanmış. Bundan da anlaşılacağı gibi “yeni” olan kapı değil mevlevîhânedir. Ne var ki söz konusu tekkenin adı “Yenikapı Mevlevîhânesi” olarak yerleşip kalmıştır.
Öte yandan Yenikapı, İstanbul’un Marmara Denizi kıyısında bulunan ve Kumkapı, Aksaray ve Langa semtleriyle çevrili olan semtin adıdır. Bu yüzden “Yenikapı” denince bu semt akla gelir. “Yenikapı Mevlevîhânesi” denince de mevlevîhânenin söz konusu semtte bulunduğu düşünülür. Oysa mevlevîhânenin bu semtle hiç ilgisi olmadığı görülüyor.
Mevlânakapı semti, kara surlarının kapı adlarıyla anılan bütün öteki semleri gibi sur içinden sur dışına taşan bir semttir. Genelde Osmanlı, özelde İstanbul kültürüne önemli katkıları olmuş olan Yenikapı Mevlevîhânesi’nin yanı sıra Hâlvetîliğin Sünbilî kolunun en önemli merkezlerinden biri olan Merkez Efendi külliyesi ve bu külliyenin yanında yer alan Merkez Efendi Kabrista’nı da bu semttedir.
Bu dinsel kurumların yanı sıra dünya yaşayışı ile öteki dünya inancının iç içeliğinin canlı bir örneği gibidir sur dışı Mevlânakapı. Söz gelişi üniversite öğrenciliğim yıllarından hatırlıyorum; Merkez Efendi yakınlarındaki Mevlânakapı Öğrenci Yurdu yoksul ya da kimsesiz üniversiteli arkadaşlarımıza kucak açmış bir kurumdu. Ayrıca ağıztadı meraklıları çok iyi bilirler Merkez Efendi’deki ünlü köfteciyi…
Sur içindeki Mevlânakapı ise adım başı karşınıza çıkan küçük camileriyle, musluksuz ve dolayısıyla susuz çeşmeleriyle, tek tük kalmış hakuran kafesi evleriyle, beklenmedik bir anda karşınıza çıkan antikacı ya da eskici dükkânlarıyla, alçakgönüllü kahvehaneleriyle, marketlere karşı direnen mahalle bakkallarıyla, kapı önlerinde günün dedikodusunu yapan kadınlarıyla ve en ilginci de hâlâ çift kale futbol oynayabilecek sokaklar bulabilen afacan çocuklarıyla sizi elli yıl öncesinin İstanbul’una götürecek bir semttir…
YORUMLAR
Henüz Yorum Yapılmadı. İlk yorumu siz yapın.